ÖzGüR GüNeŞ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Kendi yaşamlarına gol atacak kadar oyunu önemseyenlere...

Aşağa gitmek

Kendi yaşamlarına gol atacak kadar oyunu önemseyenlere... Empty Kendi yaşamlarına gol atacak kadar oyunu önemseyenlere...

Mesaj  meso Salı Kas. 06, 2007 3:29 pm

Liverpool’un efsane teknik direktörü Bill Shankly “futbol bir ölüm kalım meselesi değildir. Ondan çok daha önemlidir” derken gözünün önünden hangi sahneler geçti bilinmez, ama özlü sözünü doğrulayan pek çok hikâye mevcut.
Seyredenler bilir 80’li yılların önemli filmlerindendi: Zafere Kaçış. İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanların esir kampında bulunan askerlerin futbol takımı kurarak hem onurlarını hem özgürlüklerini kurtarma mücadelesiydi filmde anlatılan. Gerçi ondan yaklaşık 20 yıl önce çekilen benzer konulu Cehennemde İki Devre isimli filmden ilham almıştı yönetmen John Huston ama iki filme de esin kaynağı olan hikaye gerçekten de savaş yıllarında yaşanmış bir olaydı.

Kahramanlar

Efsane yaratmaya savaş kadar yatkındır futbol. Kahramanlık öykülerini, kahramanları ve efsaneleri savaşta da futbolda da bulmak mümkün. Ama ikisinin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan efsaneler mitolojik öyküler gibi olabiliyor. İşte bunlardan en ünlülerinden biri, Ölüm Maçı olarak adlandırılan Ukraynalı kahraman futbolcuların öyküsü.

Hitler Almanyası’nın dünyanın dört bir yanına saldığı zulüm tohumları Kiev’de de açlık ve ölüm olarak meyvelerini vermeye başlamıştı. 1941 yılında Kiev Alman işgali altındaydı. Almanların SSCB işgali istedikleri gibi gitmiyordu. Kendilerine karşı gelişen direnci ellerindeki önemli silahlardan biriyle kırmak istiyorlardı: Propaganda. Her tür olanağı kullanarak Sovyet halkını saflarına çekmek için bütün imkânları seferber ettiler. Spor tam da bu iş için biçilmiş kaftandı.

Yukarıda bahsedilen filmleri izleyenler hatırlarlar, iyi niyetli, sporsever bir Alman komutan futbolculara yardım eder ve bir takım oluşmasını sağlar. Gerçek hikâyede de böyle bir komutan ve bu işe önayak olan bir futbolcu vardır. Kaleci Nikolai Trusseviç sporsever bir Alman subay sayesinde bir fırında işçi olarak çalışmaktadır. Aynı yerde çalışmasını sağladığı birkaç takım arkadaşı ve Dinamo Kievli diğer futbolcularla Start isminde bir takım kurarak bu fırsatı imkâna çevirirler.

Takımın oluşması öncelikle tepkilerle karşılanır. Takımda oynamak istemeyen futbolcuların bir kısmı, bunun Nazilerin bir oyunu olduğunu ve bu oyuna katılmanın düşmanla dostane ilişkiler kurulması anlamı taşıdığını iddia etmelerine karşı Trusseviç “Silahlarımız yok, Fakat zafer için sahada mücadele edebiliriz. Bayrağımız altında oynayıp kellelerimizin ucuz olmadığını faşistlere gösterelim” diyerek ortak ruhu ortaya çıkartır.

Halkında Nazilerle işbirliği şeklinde değerlendirmesi sonucu ilk maç desteksiz oynanır. Almanların çıkarttığı ilk takımı 9-0 gibi bir skorla yenince ikinci maç hem Almanlar için hemde Kievliler için biraz daha önem kazanır. Askerlerden kurulu ikinci takımında 6-0 gibi bir skorla yenilmesi üst makamları çileden çıkartmaya yeter.

Direnci kırmak için yapılan bir manevra ters teper. Altında ezilme tehlikesiyle karşı karşıya kalan Naziler çareyi sürekli daha güçlü bir takımı sahaya sürmekte bulurlar ama peş peşe gelen malubiyetler tersinden bir direnişi tetikler. Macar karmasınında 5-1 gibi farklı bir skorla yenilmesi artık bardağı taşıran son damla olur. Alman Hava Kuvvetleri’nin yenilmez armadası sayılan takım artık son çare olarak çağrılır.

Ölümüne Maç

İlk maçın kaybedilmesi ikinci maçı artık her anlamda bir final niteliğine sokar. Efsanelerin bölgeden bölgeye, dilden dile anlatılırken farklılaşması en önemli özellikleridir. Bu maçı ve bu takımın efsaneleşmesini de her dilde ve her bölgede farklı anlatılmasından anlayabiliyoruz. Kimilerine göre mağlup, kimilerine göre galip, kimilerine göre de berabere biten ilk yarının ardından üzerine anlaşılan tek bir konu vardı ki o da devre arasında Kievlilerin soyunma odasını ziyaret eden Nazi subaylarının açık bir biçimde maçın sonucunda galip gelmeleri halinde sonlarının kötü olacağını ifade etmeleridir. Günümüzün devre arasında soyunma odalarına giren para dolu çantaları yanında ne kadar pahalı bir rüşvet teklifi değil mi? Skoru üzerine farklı şeyler söylense de tarihe Kievlilerin galibiyetiyle yazılır ölümüne maç.

Ama bir söylenceye göre oracıkta saha ortasına açılan bir çukurun önünde kurşuna dizildikleriyle kahramanlaştılar. Gerçi bunun dönemin Sovyet propagandistleri tarafından çıkartılan bir söylenti olduğunu söyleyenlerin finali ise toplama kamplarında sonlanıyordu. Ağır işkencelerden geçirilen futbolcular çeşitli bahanelerle katledilmiş, kurtulanlar hikâyelerini bugüne taşımıştır.

O günün anısına Kiev’de Dinamo stadının yanında üzerinde oyuncular İvan Kizmenko, Nikola Trusseviç, Olexiy Klimenko ve Nikola Korotkikh’in bulunduğu bir anıt mevcuttur.

Umuda orta

Savaş dönemleri böyle efsaneler ve kahramanlar yaratmaya yatkındır demiştik. Umudun ölmediği böyle anlarda kalabalıklara bir top ve on bir kişi bile cesaret verebilir. Tıpkı Ukrayna’daki kahramanların sokağa döktüğü binlerce Kievli gibi, tıpkı İstanbul’da Harrington kupasını kazanarak işgale karşı direnişin umudu olanlar gibi. Dünyanın neresine giderseniz gidin, bu ve bunun gibi örneklerle karşılaşmak kaçınılmazdır.
meso
meso
Alıştı bir kere :)
Alıştı bir kere :)

Mesaj Sayısı : 584
Yaş : 36
Kayıt tarihi : 06/10/07

http://ozgurgunes.forunotion.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz