ÖzGüR GüNeŞ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Eğitim-Sen Demokratik Üniversite Sempozyumu Sonuç Bildirgesi

Aşağa gitmek

Eğitim-Sen Demokratik Üniversite Sempozyumu Sonuç Bildirgesi Empty Eğitim-Sen Demokratik Üniversite Sempozyumu Sonuç Bildirgesi

Mesaj  meso Cuma Kas. 09, 2007 1:20 am

Eğitim-Sen tarafından düzenlenen uluslararası katılımlı “Demokratik Üniversite Sempozyumu” 2-3 Kasım 2007 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirildi. Sempozyum, 2’si yurtdışından gelen konukların sunduğu 28 bildiri ve 2 panel oturumuyla gerçekleşti.

Sempozyumda üniversitelerdeki dönüşümün ekonomi politiği, üniversiteler ve bilim politikası, üniversite bileşenlerinin sorunları, küresel kapitalizm karşısında üniversitelerdeki direnme deneyimleri ana konularında çeşitli tartışmalar yapıldı ve “nasıl bir üniversite” sorusuna cevap arandı.

Bu ana başlıklara bağlı olarak sempozyumda üzerinde durulan başlıca noktalar şunlardır:

Günümüzde yeni liberal politikalar, diğer kamusal hizmet alanlarını olduğu gibi, temel bir kamusal hizmet ve temel bir toplumsal hak olan eğitimi de bütünsel bir dönüşüme konu etmiştir. Yeni liberal politikalarla birlikte eğitimin amaç, yapı ve işleyişinde önemli bir dönüşüm gerçekleşmektedir. Bu dönüşüm 1970’lerden itibaren dünya kapitalizminin yaşadığı kriz ve sermayenin krize çözüm bulmak üzere yürüttüğü politikalardan bağımsız değildir.

Günümüzde üniversiteler, küresel çapta etkili olan bir dizi ekonomik, siyasal ve sosyal nitelikli politika ve bilimsel ve teknolojik alanlarda gerçekleşen bir dizi gelişmeyle birlikte, amaç, yapı ve işlev olarak değişime uğramaktadır. Üniversiteler kamusal hizmet yükümlülüklerinden uzaklaştırılmakta, “girişimci üniversite” adıyla piyasa koşullarına uygun hizmet üreten ve bu hizmeti başta öğrenciler olmak üzere “müşteri” lerine satan ticari kurumlar olarak yeniden yapılandırılmaktadır. Öte yandan; küresel kapitalizmin, uluslar arası alanda yoğunlaşan rekabet baskısını maliyetleri sosyalleştirerek aşmaya dönük çabalarının sonucu olarak, günümüz üniversiteleri, sermayenin araştırma ve geliştirme ihtiyacını karşılayan kurumlar olarak da yeniden yapılandırılmaktadır.

Üniversitelerin ticarileştirilmesi, yeni liberal paradigma bağlamında tanımlanan kalite, performans ve akreditasyon gibi kavramların üniversite stratejik planları üzerinden üniversite sistemine girmesi ile birlikte, piyasacı, dolayısıyla kamusal hizmet sorumluluğundan ve özgür bilimsel üretimden uzaklaşmış, bir üniversite yapısı doğurmaktadır.

Eğitim kurumlarının kendi kendine kaynak yaratım süreçleri nedeniyle kamu okulları ve kamu üniversitelerin kendi aralarında eşitsizlikler derinleşmiştir. Üniversiteler; nitelikli ve kamusal hizmet vermek açısından taşra - merkez üniversiteleri olarak farklılaşmıştır.

Gelişmekte olan üniversitelerinin programları ve yürüttükleri faaliyetler kuruluş amaçlarıyla örtüşmemekte, bu üniversiteler içinde bulundukları kentin geleneksel anlayışına uyum sağlamakta, kenti demokratikleştirmede dönüştürücü bir özne olamamaktadır.

YÖK’ün anti - demokratik, baskıcı, otoriter yapısı bugün de aynı ağırlığıyla sürdürülmektedir. YÖK sisteminin getirdiği anti - demokratik değerlerin yaygın olduğu günümüz Türkiye üniversitelerinde üniversite yönetimleri, baskı ve korku kültürünü üreterek ve sürdürerek kurumsal olarak “özgür düşünceyi” ortadan kaldırmakta; böyle bir ortamda özgür bilim üretimi olanaksız hale gelmektedir.

Üniversiteler özgür tartışmanın olduğu kurumlar olmalıdır. Ne yazık ki üniversitelere yönelik her yeni düzenleme, karşıtını veya onu eleştireni tasfiye etmeyi hedeflemiş, bu durum da korku kültürünün üniversiteye hakim kılınmasını beraberinde getirmiştir. Hükümet ile YÖK arasındaki çatışmaların pek çoğu yapay olup; yeni liberal politikalar izlemek konusunda her iki kurumun da stratejileri örtüşmektedir. YÖK Yüksek Öğretim Türkiye Strateji Raporu bunun somut göstergesidir. Bu açıdan, gündemde olan yeni anayasa yapma süreci üniversiteler açısından getireceği düzenlemeler yönünden önemli tereddütlerle takip edilmektedir.

Özgür üniversite kavramı geçmişe değil geleceğe yönelik bir kavram olarak anlaşılmalıdır. Günümüzde yeni liberal politikaların hızla aşındırdığı geleneksel üniversite modeli, kamu yararına dönük belli kazanımları barındırmakla birlikte, özgür bir üniversite inşa etmenin temel referansı değildir.

Türkiye üniversitelerinde öğretim elemanları ağır bir ders yüküyle karşı karşıya bulunmaktadır. Halen devam etmekte olan “Eğitim Sen Üniversite Araştırması”nın ilk sonuçlarına göre, Üniversitelerde öğretim elemanı başına haftada yaklaşık 20 saat ders düşmektedir. Bu ders yükü, YÖK Strateji Raporu’nda da ölçüt alınan 8 saat normunun 2,5 katıdır.

YÖK öğretim elemanı yetiştirme konusunda da başarısız olmuştur. 8 saatlik norma göre, mevcut öğrenci sayısıyla bile, yaklaşık 80 bin öğretim elemanının 200 bine çıkarılması gerekmektedir.
YÖK sistemi, öğretim elemanlarının kendi gelişimlerini özlük hakkı olarak görmemekte; yabancı dil ve yurtdışı olanakları sunmamaktadır. Araştırmamızda, öğretim elemanlarının ancak % 30’u bir dili mükemmel düzeyde kullanabilmektedir. Yine akademisyenlerin yaklaşık yarısı (% 46) yurtdışına hiç çıkmamış durumdadır.

İçten yükselmeler de bir daralmayı göstermektedir. Öğretim elemanlarının % 41’i tüm öğrenimlerini bulundukları üniversite de yapmış bulunmaktadır. Bir başka deyişle kendi üniversiteleri dışında hiçbir ciddi deneyim edinmemiş durumdadırlar.

Yine araştırmaya göre, öğretim elemanlarının maaş ve ek dersleri dışında % 58’inin hiçbir ek geliri bulunmamaktadır. Belirli bir kısmı ek işlere zorlanmakta, % 42’sinin yaptığı işlere bağlı olarak döner sermaye, proje, ek işler veya iratlarından küçük ek gelirleri bulunmaktadır.

Öğretim elemanlarının % 73’ü maaşların yetersizliğini, % 42’si araştırma altyapısının yetersizliği-teşvik edilmemesini, % 39’u akademinin yönetsel yapısının sorunlar içermesini, yine % 39’u akademik yükseltme kriterlerinin yarattığı baskıyı ilk üç sorun arasında saymaktadır. Bilim topluluğu, geçimini bile sağlayamayacak kadar yoksullaştırılmıştır. En üst derecedeki bir öğretim görevlisi 1.239 YTL maaş almaktadır.

Araştırmanın ilk verilerine göre, öğretim elemanlarının % 68’i son beş yılda üniversitelerinin aynı düzeyde kaldığını veya daha da kötüleştiğini belirtmektedir. Sistem düzeltilmediği gibi, mevcut durumundan bile her geçen gün geriye düşülmektedir.

Yine ilk verilere göre, öğretim elemanlarının yaklaşık % 75-80’i, önerileri çeşitlenmekle birlikte, YÖK’ün mevcut durumunun değişmesini istemektedir. Üniversitelerin daha özerkleşmesi ve akademik özgürlüklerin genişletilmesi genel beklentiyi oluşturmaktadır.

Araştırma görevlileri ve Türkiye üniversitelerinde sadece lisans düzeyinde 14 binin üzerinde sayıya ulaşan öğretim görevlileri yeterli ücret alamamakta; seçme seçilme hakkına sahip olmadıkları gibi iş güvencesinden de mahrum bulunmaktadır.

Üniversite kadrolarının yaklaşık yarısını en mağdur kesim olarak idari personel oluşturmaktadır. Özlük hakları çok sınırlı olan idari personel üniversite olanaklarından bile bütünüyle yararlanamamaktadır. İdari personel sayısı az, idari personelin iş yükü ise son derece fazladır. Öte yandan; üniversite içinde şirketlerce istihdam edilen işçiler çok zor koşullar altında çalıştırılmaktadır.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

•Kamusal hizmetlerin üretiminde halkın ihtiyaçlarından kopuk devletçilik de, üretimi acımasız kar güdüsüne bağlı piyasacılık da geniş toplumsal kesimlerin sorunlarını çözemez. Çözüm, toplumcu bir perspektifle ortak platformlar halinde hak ve özgürlük mücadelesi vermektir.

•Eğitim temel bir kamusal hizmet ve temel bir toplumsal haktır. Eğitim hizmetlerinin üretiminde ve sunumunda kamusal bir perspektifle hareket edilmeli, bütün tür ve düzeyleriyle eğitimin piyasalaştırılmasına karşı çıkılmalıdır.

•Sermayenin ihtiyaçları, bilimsel üretimin belirleyeni olamaz. Yeni liberal zihniyete bir an önce son verilerek, insan, toplum ve doğa için bilim üretimi anlayışına geçilmelidir.

•Salt betimlemek, mevcudun meşruiyetini sağlar. Beşeri bilimler, neden ve kimin için sorularını da sormalıdır. Ne kadar, nasıl sorularının ötesinde, ne, neden ve kimin için sorularını soran ve irdeleyen bir üniversite anlayışına geçilmelidir.

•Üniversitede tutunma ve üniversiteyi toplumcu bir perspektifle dönüştürme olanağı; örgütlülüğün sağladığı destek ve gösterilen dayanışma ile mümkündür. Üniversitelerde sendikal örgütlenmenin yaygınlaşması için etkin çalışmalar yürütülmelidir.

•Tüm eğitim düzeyleri ve bu sempozyumun konusu olması nedeniyle üniversiteler işlevlerini kamusal hizmet anlayışı ile sürdürmelidirler. Eğitime ve üniversitelere ayrılan kamusal kaynaklar artırılmalı, ticarileşmeye, piyasalaşmaya ve özelleşmeye karşı çıkılmalıdır. Öğrenim harçları kaldırılmalı, vakıf/özel üniversitelere kamudan kaynak aktarılmamalıdır.

•Üniversite özerkliği ve akademik özgürlükler üzerindeki baskılar ortadan kaldırılmalı, özgürlükler genişletilmelidir. Öğretim elemanları üzerinde, düşük ücretlerin, iş güvencesine son veren istihdam biçimlerinin, disiplin yönetmeliklerinin, artan iş yükünün ve yabancı dilde yayın yapma zorunluluğunun yarattığı baskılara son verecek düzenlemeler yapılmalıdır.

•Akademisyen sayısı artırılmalı, öğretim elemanlarının ders yükleri düşürülmeli ve akademisyenlerin ücretlerinde ve özlük haklarında iyileştirmeler yapılmalıdır.

•İdari personel sayısı arttırılmalı, idari personelin iş yükü azaltılmalı, bu alanda sözleşmeli istihdama son verilmeli ve idari personelin ücretlerinde ve özlük haklarında iyileştirme yapılmalıdır.

•Kamu okulları ve üniversiteleri arasındaki eşitsizlikler daha nitelikli ve kamusal hizmet üretme hedefi doğrultusunda acilen ortadan kaldırılmalıdır.

•Üniversiteler, tüm üniversite bileşenlerinindir. Yalnızca öğretim üyelerinin değil tüm öğretim elemanlarının, öğrencilerin ve idari personelin üniversitede karar alma süreçlerine ve tüm boyutlarıyla üniversite yaşamına etkin biçimde katılmalarını sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır.

•Özetle çeşitli boyutları ve göstergeleriyle YÖK sistemine tabi olan Türkiye üniversiteleri başarısızlık içindedir ve üniversitelerin bu şekilde sürdürülmesi kabul edilemez olduğu kadar olanaksızdır. Bir an önce özerk demokratik üniversite yapısı oluşturulmalı ve üniversiteler kamusal kaynaklarla daha fazla desteklenmelidir.

www.sendika.org
meso
meso
Alıştı bir kere :)
Alıştı bir kere :)

Mesaj Sayısı : 584
Yaş : 36
Kayıt tarihi : 06/10/07

http://ozgurgunes.forunotion.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz